2 Aralık 2012 Pazar

Şiddet Üzerine

Şiddet hakkında iki düşünce ekolü vardır: Biri ''Şiddet insanda doğuştan vardır,'' diğeri ''Şiddet insanın içinde yaşadığı sosyal ve kültürel mirasın bir sonucudur.'' der. Hangi ekolden olduğumuz bizi ilgilendirmiyor, bunun bir önemi yok. Önemli olan şiddet yanlısı olduğumuz gerçeği, bunun nedeni değil.

Şimdi şiddete meyili bir insan olduğum benim için aşikar olmalı. Şiddeti tecrübe ettim. Öfkedeki, cinsel arzularımdaki, nefretteki, düşmanlık yaratırkenki, kıskançlıktaki vb. şiddeti tecrübe ettim, tanıdım ve kendime şunları söylüyorum: ''Bu problemi bütünüyle anlamak istiyorum. Sadece savaşta kendini gösteren kısmını değil; insandaki -hayvanlarda da bulunan- benim de bir parçası olduğum bu saldırganlığı anlamak istiyorum.''

Şiddet yalnız bir başkasını öldürmek değildir. Sivri bir söz söylememiz, birisini geçiştirmek için bir el hareketi yapmamız, korku yüzünden itaat etmemiz de şiddettir. Yani şiddet; tanrı, toplum ya da ülke adına yapılan orga
nize katliamdan ibaret değildir. Şiddet çok daha zor anlaşılır, çok daha derin bir şeydir. Biz de şiddetin en derinine inmeye çalışıyoruz.

Kendimizi Hintli, Müslüman, Hıristiyan, Avrupalı ya da başka bir şey olarak adlandırdığımızda şiddet uygulamış oluruz. Bunun neden şiddet uygulamak olduğunu görebiliyor musunuz? Çünkü kendinizi insanlığın geri kalanından ayırmış oluyorsunuz. Kendinizi inanç, milliyet veya geleneğe göre diğerlerinden ayırdığınızda bu şiddet doğurur.

Onun için şiddeti anlamaya çalışan bir kişi hiçbir ülkeye, hiçbir dine, hiçbir partiye ya da taraflı bir sisteme ait değildir; insan bütünüyle anlamakla meşguldür.

Jiddu Krishnamurti, Bilinenden Kurtulmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder