15 Nisan 2013 Pazartesi

Sınıf çatışmaları içinde gelişen eski toplumun devlete gereksinimi vardı; yani dış üretim koşullarını sürdürmesi için ve özellikle sömürülen sınıfı, mevcut üretim biçiminin (kölelik, toprak köleliği, ücretlilik) doğurduğu baskı koşulları içinde zor kullanarak tutabilmesi için bir sömürücü sınıf örgütüne, her durumda gereksinimi vardı. Devlet, tüm toplumun resmi temsilcisi, gözle görünür bir kurum içindeki birleşimiydi; ama çağında, tüm toplumu temsil eden sınıfın devleti olduğu ölçüde böyleydi. Nitekim antikçağda, köle sahibi yurttaşların devletiydi; ortaçağda feodal soyluların devletiydi ve çağımızda da burjuvazinin devletidir. Tüm toplumun gerçek temsilcisi olduğu anda devlet, kendi kendisini gereksiz kılar. Baskı altında tutulması gereken toplumsal sınıf kalmayınca; egemen sınıfın ve üretimdeki eski anarşinin yol açtığı kişisel yaşam kavgasıyla birlikte bunun sonucu olan çatışmalar ve aşırılıklar da ortadan kalkınca, bir baskı gücünü, bir 'devlet'i gerekli kılan, baskı altına alınması gereken şeyler de ortadan kalkacaktır. Devletin, tüm toplumun temsilcisi olarak ortaya çıkmasına yol açan eylem -toplum adına üretim araçlarına el konması- onun, devlet olarak son eylemidir de. ... Böylece kişilerin yönetimi, şeylerin ve üretim işlemlerinin yönetimine yerini bırakır. Devlet, ortadan kalkmaz; ama kendiliğinden silinip gider.

Friedrich Engels

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder