21 Ocak 2013 Pazartesi

Erdemleri ise, öteki sanatlarda olduğu gibi, daha önce etkinlikte bulunarak ediniriz; çünkü öğrenip yapmamız gereken şeyleri biz yapa yapa öğreniriz, örnekle ev yapa yapa mimar, gitar çala çala gitarcı oluyorlar; bunun gibi adalete uygun davrana davrana yiğit insanlar oluruz. Kentlerde olan biten de bunu doğruluyor, yasa koyucular yurttaşları alıştırmakla iyi kılarlar, her yasa koyucunun istediği de budur; bunu iyi beceremeyenler amaçlarına ulaşamaz; iyi yönetimlerin kötü yönetimlerden farkı da işte buradadır. ...

O halde içimizdeki ahlaksal iyi özellikler, ne doğanın bir zorunluluğu ve dayatmasıdır ne de doğaya karşı oluşmuştur, aksine onları kendimize katma yeteneği bizim yapımızda, doğamızda vardır ve ahlaksal özelliklerimi alışkanlık haline getirerek mükemmel duruma yaklaşırız. ...

Kısaca; herkesin aynı eylemi tek tek yapmasından sonuçta pekişmiş bir tavır ortaya çıkar. Anlayacağınız erdemin ne olduğunu öğrenmek için değil, erdemli insanlar olmak için felsefe yapıyoruz. ...

En üstün iyi, kuşkusuz nihai amaçtır. ... Kusursuz olarak tanımladığımız şey, sadece kendisi iin seçilmiş olup başka maksada hizmet etmeyen şeydir. Ama işte, mutluluk, harika bir anlamda böyle iyidir. Çünkü mutluluğu her zaman kendimiz için seçip hiçbir zaman bunun dışındaki bir amacı göz önünde tutmayız. ... Mutluluk, ahlaksal kusursuzlukla birlikte yaşamın bütün gerekliliklerinin yerine gelmiş olmasını da şart koşar. ....

İnsanın ulaşabileceği en yüce değer, ruhun kendi özü olan erdeme uygun davranmasıdır.

Aristoteles

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder