Önceki devlet gücünün parçalanması ve yerine yeni ve gerçekten demokratik bir devlet gücünün konması Marx'ın Fransada İç Savaş’ın 3. bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Bilhassa Almanya’da devlete karşı hurafeci inanç, felsefe sahasından burjuvazinin ve hatta birçok işçinin genel bilincine aktarıldığı için burada devletin bazı yönlerinden bir kere daha kısaca söz etmek gerekti. (Hegel'ci)Felsefi anlamına’ göre devlet, tanrı “fikrinin” veya Krallığının dünya üzerinde “gerçekleşmesidir” ki felsefi terimlerle açıklanacak olursa bu ebedi gerçeğin ve adaletin gerçekleştiği dünyadır. Bunu devlete ve devletle ilgili herşeye karşı hurafeci bir saygı takip eder. İnsanlar çocukluktan beri toplumun tümüne ait mesele ve çıkarların gözetiminde geçmişte örneğini gördükleri yollardan başka yol olmadığını farzetmeye alışmışlardır. Bu yol devlet ve onun yetkili kişilerinde somutlaşmıştır. Bundan ötürü devlete olan saygı insanların zihninde kolayca kökleşir ve irsi monarşiye olan inançlarından kurtulup demokratik cumhuriyete inanmaya başladıkları zaman cesur bir adım attıklarını sanırlar. Esasında devlet, bir sınıfın diğer bir sınıfı ezmesi için bir araçtan başka bir şey değildir. Bu, demokratik cumhuriyette de monarşide olduğu kadar geçerlidir. En iyi şekliyle devlet, sınıf üstünlüğü için verdiği muzaffer savaştan sonra proletaryaya miras kalan bir ŞER'dir. Muzaffer proletaryaya düşen, yeni ve özgür sosyal koşullar içinde yetişen bir neslin, devletin bütün kerestesini ıskartaya çıkartacağı vakte kadar onun en kötü taraflarını Komün’ün yaptığı gibi derhal ve mümkün olduğu mertebe kesip atmaktır.
Son zamanlarda Proletarya Diktatoryası sözünden müthiş ürkülmektedir. Peki baylar, bu Diktatoryanın ne biçim bir şey olduğunu öğrenmek istiyor musunuz? Paris Komün’üne bakınız. Proletarya Diktatoryası oydu.
F.Engels
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder