30 Kasım 2012 Cuma

Nasıl Bir Yaşam?


Bizlere, gençlere ve yaşlılara ne olacağını, yaşamlarımıza neyin anlam verdiğini sormak istiyorum. Bu kabul görmüş saygınlık girdabının sosyal ve ekonomik ahlakı içinde boğulmaktan kurtulmak için çaba harcamayıp bütün sorunları, karmaşıklığı ve çelişkileriyle kültürel toplumun bir parçası haline mi geleceğiz, yoksa yaşamımızı tamamen farklı bir şeye mi dönüştüreceğiz? Çoğu insanın karşı karşıya olduğu sorun budur. İnsanlar, yaşamı bir bütün olarak anlamak için değil de, bütün bu hayat içinde belirli bir rol oynamak üzere eğitiliyorlar. Çocukluktan itibaren bu toplumda yoğun bir biçimde bir yere gelmeye, başarılı olmaya ve tam bir burjuvaya dönüşmeye şartlandırılırız. Daha duyarlı bir entelektüel ise genelde böyle bir varoluş düzenine başkaldırır. Bu entelektüel başkaldırırken çeşitli şeyler yapar: Ya toplum karşıtı, siyaset karşıtı olur, uyuşturucu madde kullanır ve dar, tutucu, dini bir inancın peşinden gider, bir tür guru, öğretmen veya filozofu takip eder yada bir aktivist, komünist olur veyahut kendini tamamen Budizm veya Hinduizm gibi egzotik bir dine verir. Bir sosyolog, bir bilim insanı, bir ressam, bir yazar veya kapasitemiz varsa bir filozof olup böylece kendimizi bir çemberin içine hapsederek sorunu çözdüğümüzü zannederiz. Sonra tüm bu yaşamı anladığımızı hayal eder ve kendi özel eğilimimize, kendi mizacımıza göre, kendi uzmanlık alanımızdan hareketle, yaşamın ne olması gerektiğine ilişkin görüşlerimizi başkalarına dayatırız.

Kişi, muazzam karmaşıklığı ve iç içe geçmişliği ile yaşamın ne olduğunu, sadece ekonomik ve sosyal alanlarda değil psikolojik alanda da incelendiğinde, kendine, eğer ciddi ise, yaşamda hangi rolü oynayacağını sormalıdır. Bu dünyada yaşayan ve hayali bir varoluşa ya da manastıra kaçmayan bir insan olarak ne yapmalıyım? Tüm bu düzeni açıkça gören biri ne yapacak, yaşamına ne anlam verecek? İster bu kurulu düzenin zaten içinde olalım ister ona yeni girecek olalım bu soru geçerliliğini hep koruyor. O yüzden, bana öyle görünüyor ki şu soru kaçınılmaz olarak sorulmalı: Yaşamın amacı nedir ve tamamen nevrotik olmayan, canlı ve etkin, psikolojik olarak oldukça sağlıklı bir insan olarak tüm bu hayatta ne rol oynamalıyım? Hangi rol veya bölüm beni çekiyor? Eğer belirli bir parça veya bölüm beni çekiyorsa böyle bir çekimdeki tehlikenin farkında olmam lazım, çünkü yine çaba, çelişki ve savaş üreten o aynı ayrıma geri döneriz. O zaman yaşamın sadece bir bölümünde değil tümünde rol alabilir miyim? Yaşamın tümünde rol almak elbette tam bir bilim, sosyoloji, felsefe, ve matematik vb. bilgisine sahip olmak anlamına gelmiyor; insan dâhi olmadığı sürece bu imkânsızdır.

Psikolojik açıdan, içsel olarak tamamen farklı bir yaşam tarzı meydana getirilebilir mi? Açıkçası bu, insanın bütün dışsal şeylerle ilgili olması anlamına gelir ama temel, köklü devrim psikolojik alanda gerçekleşir. İnsan kendi içinde böyle derin bir değişiklik meydana getirmek için ne yapabilir? Nitekim insan toplumdur, dünyadır, geçmişin tüm içeriğidir. Öyleyse sorulması gereken soru şudur: Biz, siz ve ben, yaşamın bir bölümünde değil de tümünde nasıl rol alabiliriz? Sorunlardan biri budur; başka sorunlar da var: tutum, davranış ve erdem sorunları; sevgi sorunu; sevginin, ölümün ne olduğu sorunu. İster genç ister yaşlı olalım, kendimize bu soruları sormalıyız çünkü bunlar yaşamın, varoluşumuzun bir parçasıdır.

Jiddu Krishnamurti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder