30 Kasım 2013 Cumartesi

Bir düşüncenin susturulmasındaki asıl kötülük, onun insan soyuna, yaşayan nesle olduğu gibi gelecek nesillere karşı da despotik bir davranış niteliğini taşıyor olması ve o düşünceye taraftar olanlardan daha da fazla, o düşünceye katılmayanlara karşı haydutça bir davranış olmasıdır. Eğer düşünce doğruysa insanlar, yanlış olanı doğru olanla değiştirmek olanağından yoksun bırakılırlar; eğer yanlışsa, hemen hemen aynı derecede büyük bir yararı, yani gerçeğin haksızlıkla çarpışması sonucunda onun daha açık olarak anlaşılmasını ve daha canlı bir etki yaratma fırsatını, elden kaçırmış olurlar.
Boğmaya kalkıştığımız düşüncenin yanlış bir düşünce olduğundan hiçbir zaman emin olamayız; bundan emin olsak bile, onu boğmak gene de kötü olacaktır.
Otorite tarafından sindirilmeye çalışılan düşünce, pekâlâ doğru olabilir. Onu ortadan kaldırmak isteyenler, doğal olarak onun doğruluğunu yadsırlar; fakat yanılmaları da mümkündür. Sorunu bütün insanlık adına kestirip atmaya ve diğer herkesi yargılama olanaklarından yoksun bırakmaya hiçbir otoritenin yetkisi yoktur.
Bir düşüncenin açıklanmasını, otorite bunun yanlış olduğunu ileri sürdü diye yasaklamak, mutlak doğrunun sadece otoriteye ait olduğunu önsel olarak kabul etmek anlamını taşır.
Bir tartışmayı susturmak, yanılmazlık taslamayan gururlu bir davranışla eşdeğerdir.

John Stuart Mill

24 Kasım 2013 Pazar

In this life we cannot always do great things. But we can do small things with great love. 

Mother Teresa
Bir adam başka işlerle uğraşmaksızın doğasına uygun olan işi zamanında yaparsa, iş gelişir; hem daha güzel, hem de daha kolay olur.

Platon, Devlet
A great nation is like a great man:
When he makes a mistake, he realizes it.
Having realized it, he admits it.
Having admitted it, he corrects it.
He considers those who point out his faults
as his most benevolent teachers.
He thinks of his enemy
as the shadow that he himself casts.


Lao Tzu

İfade Özgürlüğü Üzerine, John Trenchard ve Thomas Gordon, 1720

Düşünce özgürlüğü var olmaksızın ilim ve irfan gibi değerler var olamaz ve ifade özgürlüğü olmaksızın insan hak ve hürriyetleri de olamaz. İfade özgürlüğü başkalarına zarar verene ve başkalarının haklarını tahakküm altına alana kadar her insanın hakkıdır ve özgürlüklerle ilgili bu sınır katlanılabilecek ve kabul edilebilecek tek sınırdır.

Bu kutsal hak, özgür bir yönetim için elzemdir. Mülkiyetin güvenliği ve ifade özgürlüğü her zaman birlikte yer alır. İnsanlar, kendi isteklerini kendi dilleriyle talep edemedikleri sefil ülkelerde kendilerine ait başka hiçbir şeyi de talep edemezler. Ulusun özgürlüğünü kim ortadan kaldırmayı arzu ederse halkların özgürlüğü için en korkunç şey olan ifade özgürlüğünü baskı altında tutmakla, işe başlar.

Bu durum, parlamento hakkında konuşmayı yasaklamak için her iki özgürlüğü de bir kenara iten bir bildiriyi aşağılık bakanının yayınladığı Kral I. Charles’in mahkemesi tarafından da çok iyi bilinmektedir. İdare edilenlerin şüphe götürmeyen haklarını ve majestelerinin hukuki haklarını savunmak, halkı idareden soğutmak olarak adlandırıldı ve isyana teşvikten cezaya tabi tutuldu. Ayrıca, insanların evlerinde dinden bahsetmeleri yasaklandı. Papazlarla bakanlar tiranlık oluşturmak için bir araya gelerek gerçeği ve hukuku baskı altına aldılar. Kral James, Katolik kilisesindeki ekmek ve şarabın takdisi ayinine gittiğinde insanlar para cezasına çarptırıldılar, hapsedildiler ve O’nun bir Katolik olduğu söylenerek, perişan edildiler. Hakkında hain olduğunun ilan edildiği bir parlamento kararının bulunduğu Kral II. Charles daha sıkı bir Katolik olarak yaşamıştır.

İnsanların kendi yöneticilerinden iyi bir şekilde bahsetmeleri gerektiği doğrudur ve yöneticiler haklarında iyi şeyler konuşmayı da hak edebilirler; ancak, insanları dinlemeksizin onları zararlı ilan etmek, yalnızca tiranlığın imtiyazı ve ona uygun bir şey olabilir. Özgür bir insan ifade özgürlüğünü kullanarak bunun böyle olduğunu gösterecektir.

John Trenchard ve Thomas Gordon, İfade Özgürlüğü Üzerine, 1720
http://www.constitution.org/cl/cato_015.htm

22 Kasım 2013 Cuma

In youth it is the outward aspect of things that most engages us; while in age, thought or reflection is the predominating quality of the mind. Hence, youth is the time for poetry, and age is more inclined to philosophy. In practical affairs it is the same: a man shapes his resolutions in youth more by the impression that the outward world makes upon him; whereas, when he is old, it is thought that determines his actions.

Schopenhauer

10 Kasım 2013 Pazar

Experience by itself teaches nothing…Without theory, experience has no meaning. Without theory, one has no questions to ask. Hence without theory there is no learning.
W. Edwards Deming
Anybody can become angry – that is easy, but to be angry with the right person and to the right degree and at the right time and for the right purpose, and in the right way – that is not within everybody’s power and is not easy.

Aristoteles
Appreciation is a wonderful thing: It makes what is excellent in others belong to us as well.

Voltaire

7 Kasım 2013 Perşembe

İnsanın davranışları üç temelden gelir, bu temellere dayanmaksızın üzerimizde etkili olabilecek bir güç düşünülemez. Bunların birincisi bencillik kendi iyiliğinden başka bir şey düşünmez ve sınırsızdır, ikincisi kötü ruhluluktur başkasının koyuluğunu ister gaddarlığa değin varabilir, üçüncüsüde acımadır. Acıma,başkasının iyiliğini istemektir ve iyilikseverliğe, ruh yücelgine değin ulaşabilir. İnsan davranışlarının hepsi, bu üç temelden birine yada aynı zamanda ikisine bağlanabilir.

Arthur Schopenhauer
İnsanlarla kurulan neredeyse bütün bağlar bir kirlenme, bir pislenmedir. Ait olmadığımız acınası yaratıklarla dolu bir dünyaya indik. Daha iyi olan az sayıda insana saygı duymalı ve değer vermeliyiz; gerisine talimat vermek için dünyaya geldik, onlarla arkadaş olmak için değil.

Arthur Schopenhauer
Sıradan bir insan başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüyle ilgilendiğinin yarısı kadar kendisinin ne olduğuyla ilgilenmez.

Arthur Schopenhauer

3 Kasım 2013 Pazar

Hayatının son dönemindeki hiçbir insan, samimiyse ve bütün melekleri yerindeyse, her şeyi yeniden yaşamak istemez. Bunu yapmaktansa tamamen yok olmayı tercih eder.

Arthur Schopenhauer