20 Aralık 2012 Perşembe

Değişmek Üzerine


"Değişmek istemiyorum" diyebilirsiniz. Çoğu insan değişmek istemez, özellikle sosyal ve ekonomik açıdan güvende olanlar ya da dogmatik inançlara sahip olup kendilerini ve olayları olduğu gibi ya da biraz değiştirilmiş haliyle kabul etmekten hoşnut olanlar.

Ya da, “Kendimde köklü bir iç değişikliğin gerekli olduğunu görüyorum ama bunu nasıl yapabilirim? Lütfen bana yol gösterin, o yola koyulmama yardımcı olun.” diyebilirsiniz. Bunu söylüyorsanız, sizi ilgilendiren değişimin kendisi değildir; aslında ilginizi çeken köklü bir devrim değildir: Sadece değişimi gerçekleştirebilmek için bir yöntem, bir sistem arıyorsunuz demektir.

Size bir sistem verecek kadar saf olsaydım, siz de onu uygulayacak kadar saf olsaydınız, bütün yaptığınız kopyalamak, taklit etmek, itaat etmek ve kabullenmekten ibaret olurdu, bunları yaptığınız zaman da benliğinize bir başkasının otoritesini yerleştirmişsiniz demektir, dolayısıyla o otoriteyle aranızda bir anlaşmazlık oluşur. Size öyle söylendiği için bir şey yapmanız gerektiğini düşünürsünüz ama yapmak bir türlü elinizden gelmez. Uymanız gerektiğini düşündüğünüz sistemle çakışan, kendinize özgü hevesleriniz, eğilimleriniz ve hissettiğiniz baskılar vardır, bu yüzden de bir çelişki doğar. Böylece sistemin ideolojisiyle günlük yaşamınızın gerçeği arasında ikili bir hayat sürdürürsünüz. İdeolojiye uymaya çalışırken kendinizi bastırırsınız. Oysa gerçek olan ideoloji değil, sizsiniz. Kendinizi başka birisinin düşüncelerine göre incelemeye çalışırsanız hep ikinci el bir insan olarak kalırsınız.

"Değişmek istiyorum, bana bunu nasıl yapacağımı söyleyin." diyen kişi çok samimi, çok ciddiymiş gibi görünür ama değildir. İstediği, iç dünyasına çeki düzen vereceğini umduğu bir otoritedir. Ama otoritenin iç dünyaya düzen getirmesi mümkün müdür? Dışarıdan zorla kabul ettirilen bir düzen, daima düzensizlik yaratmaya mahkumdur.

Krishnamurti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder