21 Ocak 2013 Pazartesi

Sosyalizm, Marksist biçimde ve diğer birçok biçimde, herkese yönelik onurlu, insanca bir varoluş adına maddi bir temel oluşturmak istedi. Çalışmayı yönetecek bir sermayeyi değil, sermayeyi yönetecek bir çalışmayı istedi. Sosyalistler, kapitalizmde nesnelerin yaşamı yönettiğini gözlemlediler, bu da sahip olmanın “olmaya’’ baskın çıktığı, geçmişin geleceği yönettiği anlamına gelmekteydi. Onların isteği ise bunu tam tersine çevirmekti. Sosyalizmin amacı insanın özgürleştirilmesiydi, hemcinsleriyle ve doğayla kendiliğinden, zengin, yeni, ilişkilere giren bir insan olan yabancılaşmamış, çarpıklaştırılmamış bireyin yeniden yaratılmasıydı. Sosyalizmin amacı; insanın kendini bağlayan zincirlerden, kurgu ve gerçek dışı şeylerden kurtulup, düşüncesini, duygusunu ve güçlerini yaratıcı yolda kullanabilecek bir varlık olmasını sağlamaktı. Sosyalizm, insanın bağımsız olmasını istedi, ki bu da onun kendi ayakları üzerinde durabilmesi demekti. Bunun ise ancak Marx’ın değindiği gibi “insan varoluşunu kendine borçludur, kendi bireyselliğini; görerek, duyarak, koklayarak, tadarak, duyumsayarak, düşünerek, isteyerek, severek tam bir insan gibi dünyayla her bir ilişkisin tanıtlarsa - kısacası kendi bireyselliğinin tüm verilerini tanıtlayıp, ifade edebilirse’’ olanaklı olabileceğine inanıyordu. Sosyalizmin amacı; insanla insan, insanla doğa ilişkisinin birliğiydi.

Sosyalizmin amacı, aynılık değil bireysellikti. Ekonomik bağlardan kurtulma, maddi amacın yaşamın ana kavramı haline gelmesine engel olma, tüm insanların tam bir dayanışma içinde olmasını sağlamak, bir insanın bir diğeri tarafından yönetilip, hükmedilmemesini olanaklı kılmak, bu amacın ilkeleri arasındadır. İlke; her insanın kendi başına amaç olması, hiçbir insanın hiçbir zaman başka bir insanın aracı olmamasıydı. Sosyalistlerin yaratmak istedikleri toplumda vatandaş, nesne olarak değil kişi olarak tüm kararlara etkin ve sorumlu olarak katılmalıydı, çünkü insanın inançları ve yapay olmayan görüşleri vardır.

Sosyalizm için yoksulluk gibi zenginlik de bir kusurdur. Maddi yoksulluk, insanı insanca zengin bir yaşamdan yoksun bırakıyordu. Maddi zenginlik ise güç gibi insan için baştan çıkarıcıydı. Ayrıca, insanda, oran ve kendi doğasında varolan sınır kavramlarını yıpratıyor, insan hemcinsleriyle aynı varoluş temelini paylaşmadığı sanısını veren gerçek dışı ve neredeyse delice bir ‘eşsizlik’ duygusunu yaratıyordu. Sosyalizmin isteği, maddi rahatlığın yaşamın gerçek amacı adına araç olmasıydı. Bireysel zenginliği, toplum için olduğu kadar birey için de bir tehlike olarak görüyor ve karşı çıkıyordu. Gerçekte de, sosyalizmin kapitalizme karşıt durumu bu ilke ile doğrulanır. Kendi mantıkları içinde, kapitalizmin amacı; durmadan artan—maddi zenginlikken, sosyalizmin amacı; durmadan artan insan üretkenliği, canlılığı, mutluluğu ve insanın amacına destek olabilecek oranda maddi rahatlığı sağlamaktı.

Sosyalizmin umudu, bunların sonucunda devletin işlerliğinin ortadan kalkmasıydı; çünkü o zaman insanlar değil, yalnızca nesneler yönetilecekti.

Erich Fromm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder