19 Kasım 2017 Pazar

Varoluşsal Yalıtım

Anlaşılmaz bir yalnızlık ve üzüntü içini kapladı: hayatını ağaçların arasındaki dar koridordan görüyordu ve hep üzgün olanın kendi olacağını biliyordu: küçük kafatasının yuvarlaklığına kapatılmış ve çarpmakta olan kalbinin en gizli yerine hapsedilmiş hayatı hep yalnız geçitlerden geçmeliydi. İnsanların birbirlerine sonsuza dek yabancı kalacaklarını, kimsenin kimseyi gerçekten tanıyamayacağını, annemizin karanlı rahmine hapsolarak hayata onun yüzünü görmeden geldiğimizi, onun koluna bir yabancı olarak verildiğimizi ve kaçılamaz varolu hapishanesinde sıkışıp kaldığımızı, hangi kol bizi tutarsa tutsun, hangi dudaklar bizi öperse öpsün, hangi kalp bizi ısıtırsa ısıtsın asla kaçamayacağımızı biliyordu. Asla, asla, asla, asla, asla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder